Ulusal Sosyalizm İçin Tarikatların Önemi
- Politbürom
- 15 May 2024
- 3 dakikada okunur
Cumhuriyet Gazetesi 18 Temmuz 1961 sayısını hiç unutmam. Halveti şeyhlerinden Mehmet Emin Güvener devran gerçekleştirirken polis baskınına uğramış, "Ayin Yapan 10 Tarikatçı Suçüstü Yakalandı" şeklinde manşet geçmiş. Altındaki haberde ise dönemin Cumhurbaşkanı cuntacı Cemal Gürsel'in Ermeni Patriği I. Vasken'i makamına kabul ettiğinden ve birbirlerine dizdikleri karşılıklı övgülerden söz etmekteydi.
Kendi insanımızı, milletimizin uzuvlarını böyle yermek ne kadar üzücüydü…
Aynı hata halen devam ediyor. Muhalif mecralarda AK Parti'ye yakınlıklarından dolayı tarikatlar sık sık eleştiriliyor, hatta çoğu zaman iftiralara maruz kalıyor. "FETÖ gitti METÖ geldi, İsmailağa'yı FETÖ ele geçirdi, Menzil tarikatının şeyhi Mercedes'e biniyor" gibi haberlerle tarikatlar topa tutuluyor.

Ahi Evran'dan Hacı Bayram Veli'den tutun da Pir Sultan Abdal'a, Yunus Emre'ye kadar birçok derviş ve şeyh milletimizin terakkisine ve birliğine vesile olmuş, milli kültür ve şuurumuza maneviyatla yoğurulmuş ciddi katkılar sağlamışlardır. Anadolu'nun Türkleşmesi, milli kolektif bilincimizin kök salması manasında en çok fayda tarikatlardan geldi. Bu nedenle Edirne'den başlayarak Çin'in batısındaki Salar Türklerine kadar milli benlikle beraber İslam'ın da aynı kulvarda ilerlemesi, Hoca Ahmet Yesevi'den Şeyh Edebali'ye kadar İslam'ın ruhumuza nakşetmesinden ötürü ulusal sosyalizm içerisinde din milli benlik kadar elzemdir. Geçmişimiz İslam ve tarikatlarla yoğurulmuştur.
Şimdilere bakalım...
İsmailağa Cemaati ile insanlar kötü alışkanlıklarını terk ediyor, dergahlarda tövbe edip dindar hayat sürüyor. Fener'de Bizans'ın devamı olarak kendini "Ekümenik" sıfatıyla anan Rum Patrikhanesi'ne karşı manevi bir kalkan görevi görüyor. Birçok İsmailağa dergahına gitmiş biri olarak, çoğu insanın cana yakın ve güzel kalpli olduğunu söyleyebilirim. Tarikata insanları davet etmek yasaktır, kendilerini örnek olarak tanıtırlar. Hiç gitmemiş olsanız bile, sokakta sarıklı birinin bir kadına baktığını veya biriyle kavgaya tutuştuğuna şahit oldunuz mu? Sanmam. Çocuk tacizi davaları milyonda bir yaşandığı zaman medya binlerce kez haber ederken başka kurumlarda yapılan tacizler, cinayetler görmezden gelinmeye devam ediliyor.
Menzil diye korkutuluyoruz. Menzilci birini nadir görürsünüz ki karıncayı incitsin. Günlük vird denilen zikirler ile tasavvufu 21. yüzyılda ayakta tutan nadir cemaatlerdendir. Doğu ve Güneydoğu'da yüzbinlerce insanın PKK militanı olmasına engel olan, devletçi telkinlerle dervişlerine öğüt veren, ahlak ve erdemi ön plana çıkaran bir tasavvuf merkezidir. Şimdiye kadar cemaate bağlı Semerkand dergisi Türk-İslam kültürüne sayısız hizmetler yapmış, Buhara'nın ve nice Türkistan şehirlerinin kokusunu Anadolu'ya taşımıştır. Semerkand veya Serhendi isimleriyle dergahları neredeyse her ilçede mevcuttur. Gidip çaylarını içtikten sonra karar vermek daha doğrudur.

Üstadım Türkolog Denizcan Dede'nin bir tespiti vardı: "Afrika'daki bir Şii bile İran'ın Kum şehrindeki bir müçtehitten izin almadan hareket etmez. Biz Türkiye'ye bağlı Türk tipi bir Ehli Sünnet merkez kuramadık." Doğru bir tespit, Diyanet ise mekanik bir dini anlayış sunarken halk tabanına fazla inemiyor belirli sebeplerle. Menzil ise Doğu'daki Kürt milliyetçiliğine set çekerken şeyhliğin babadan oğula geçmesi biraz tartışma yaratıyor. İsmailağa camiasında ise İslam'ın ilk dönemindeki gibi gerek babadan oğula şeyh seçiminin olmayışı babında Türk tipi bir merkezi cemaate oldukça uygun. Cübbeli Ahmet'in bölme girişimlerine rağmen merkeziyetçi yapısını korumakta ve koruyacaktır.
Ulusal Sosyalizm bu bağlamda cemaatlere karşı olmadığı gibi ulusal kolektif bilincin oluşabilmesi, topluluk kavramının ve otoriteye uymanın cemaat içinde pratiğe dökülerek gelecekte sağlanacak ahlaklı insanların yetiştiği bir sosyalist model için ön zemin oluşturması babında cemaatleri yararlı görmektedir. Cemaatlerdeki şeyhe yapılan biatin zorunluluktan ziyade gönüllü olması münasebetiyle nefis tezkiyesi gibi pragmatik yaklaşımlar içermesinden dolayı devlete duyulan zorunlu otoriteden daha üst bir seviyededir. Ulusal Sosyalist düzene uyum sağlayacak, adalet ve eşitliği özümseyecek vatandaşların tarikatlar ile bu pratikleri edinmiş olması zarar değil, çok yarar sağlayacaktır.
Sosyalizm Dinsizlik Değildir
Dindar çevrelere Karl Marx'ın Hristiyan toplumuna uyarlayarak tanımladığı sosyalizmdeki "dinsizlik ve ateizm" sosyalizmin bir gerekliliği gibi lanse edilse de Türk Ulusal Sosyalizmi dinsizliğe tamamen karşıdır. Hristiyanlık özellikle John Calvin'den itibaren kapitalizmin en temel sığınağı haline gelmekle beraber bugün bile kapitalist düzenin bekçiliğini Amerika menşei Protestan kiliseler yapmaktadır. Marx'ın Hristiyanlıktan kurtuluşu Sosyalizmin ilerlemesinde gerekli görmesi bu münasebetle normaldir lakin İslam'ın fıtratı Hristiyanlık gibi bireyci olmadığından sosyalist toplumsal bilincin oluşmasında olmazsa olmazdır. Zira Ebubekir Sıddık devlet kasasına maaşından artanı geri koyar, Hazreti Ömer ise sofrasına iki çeşit yemek bile alınmasına müsaade etmezdi. Böyle bir dini-kültürel mirası bırakarak Batı toplumu için uyarlanmış sosyalizmi adapte etmeden, İslami ve milli kültürümüzü yok sayarak ele alırsak başaramayız. Din düşmanlığı ve Türk aleyhtarlığı olarak anlatanlar ve kendilerine solcu diyenler ise Batı destekli muhalifler olup solculukla herhangi bir ilişikleri yoktur.
Neticesinde Ulusal Sosyalist düzen için tarikatların önemi tartışılmazdır. Kökü dışarıda olan FETÖ veya Süleymancılar gibi örgütleri tarikattan saymıyoruz elbette. Yerli, milli ve Türkiye’nin bağımsızlığı için uğraşan, devletçi ekonomi için mücadele eden her Türk bu sistemin bir parçasıdır. Bu sebeple tarikatların yerli ve milli olanlarına karşı suizan etmemek lazım.
Commentaires