Terörizmin Yasal Zemini: Üçüncü Yol Doktrini ve Tehlikeleri
- Politbürom
- 13 Tem 2024
- 3 dakikada okunur

Terörizmin geleneksel olarak kullandığı ve diğer taraflar arasından sıyrılarak etkin bir güç haline gelmesi konusunda dayandırdıkları bir felsefe mevcuttur ki buna "Üçüncü Yol" kavramı denmektedir. Tarihten başlayarak bugüne kadar gelmiş bütün azgın ve tehlikeli akımların dayandıkları bu felsefe iki tarafı da nefyederek kendilerine üçüncü bir manevra alanı açarak içlerindeki şiddeti ortaya dökmektir. Gerek kısa gerek de uzun vadede kullanılacak bu yönteme sahip tüm akımlar ciddi manada ülkelere, toplumlara zarar verebileceği gibi kendilerini taraf tutmayarak "Üçüncü Yol" olarak gören her türlü yapı pasif gözükse bile dikkate alınmaya değerdir.
Geçmişteki örneklerden başlayacak olursak Hz. Ali ve Muaviye arasında yaşanan Sıffin Savaşı esnasında ortaya çıkan Hariciler örnek gösterilebilir. Meşru halife Hazreti Ali'yi de bozguncu münafık Muaviye'yi de tenkit ederek iki tarafa da tehditler savurduktan sonra kendi rotalarını çizmiş, dönemin İslam devletine kan kusturmuşlardır(bkz: Nehrevan Savaşı.) Sıffin Savaşı esnasında daha Hz. Ali'yi çocuklarını öldürmekle tehdit edecek kadar ileri giden "Üçüncü Yol" Haricililer(Arapça Khavarij de denir) ileride Abdullah İbn Mülcem eliyle Hazreti Ali'yi namazda şehit etmiş, Şam'da Muaviye'nin ayağına kılıç sokmuş fakat kıl payı öldürememişti. Amr Bin As'ı da Mısır'da öldürmek üzere adam göndermiş fakat başarısız olmuşlardı.

Diğer bir "Üçüncü Yol" akımı da Sünni ve Şiiliğe karşı alternatif olarak 18. yüzyılda İngilizler tarafından ortaya çıkartılmış Vahhabilik veya diğer ismiyle Selefilik'tir. Eyüp Sabri Paşa tarafından kaleme alınan Hatırat-ı Hampher kitabına göre İngiliz Sömürge Bakanlığı'nın Basra'ya gönderdiği ajan Hampher'in dikkatini çeken Muhammed Abdulvahab kısa sürede İslam'a aykırı ve ehli sünnete uzak görüşler öne sürmüştür. Bunun neticesinde İngiliz Sömürge Bakanlığı Osmanlı'nın yapısını parçalayabilmek için Sünni ve Şiiliğe alternatif üçüncü yol olarak Selefiliği desteklemişti. Bugün Selefiliğin geldiği nokta göz önünde bulundurulursa IŞİD, İmarat Kavkaz, El Kaide, Boko Haram gibi terör örgütlerinin ortaya çıkıp yüzbinleri öldürmesi, Allah adıyla kafalar kesmesinin altında tamamen "Üçüncü Yol" olarak adlandırılan şiddet felsefesinin yattığı görülebilir.
Günümüzde ise en tehlikeli örneklerden sayılabilecek örgüt PKK-YPG ve MLKP'dir. Kendilerini ABD-NATO ve Rusya emperyalizmine karşı "Üçüncü Yol" olarak görmenin yanı sıra Türkiye'deki AKP-MHP ve CHP karşısında da sisteme karşı durarak üçüncü yol olarak görmektedirler. Tehlikenin boyutunu anlamak için Ezilenlerin Sosyalist Partisi(ESP) olarak bilinen MLKP terör örgütünün yasal kolu araştırılmaya değerdir. ESP bizzat HDP'yi Kılıçdaroğlu'na verdiği destekten ötürü eleştirecek, Emek ve Özgürlük İttifakı'nı sosyalist olmalarına rağmen "burjuva sistemin" yanında durup sisteme dahil oldukları, yasal devrimcilik yaparak hapis cezasını göze almadıkları için yerecek kadar "Üçüncü Yol" felsefesi üzerinde giden tehlikeli bir örgüttür.
Üçüncü Yol felsefesini ideolojilerine endoktrine etmiş örgütler ayakta kalabilmek maksadıyla en azgın ve sert bir biçimde mücadeleye girişirler aradan sıyrılabilmek amacıyla. Bundan dolayıdır ki "Üçüncü Yol" ve "Tarafsızlık" birbirine kesinlikle karıştırılmaması gereken konulardır. Her sisteme alternatif olarak çıktığını iddia eden bir örgüt veya kurum da Üçüncü Yol'dur diye bir tespitte bulunmak da doğru değildir. Bu bağlamda Üçüncü Yol yani iki tarafa da muhalefet olarak çıktıktan sonra terörizme dönebilecek anlayışın özelliklerini incelemek gerekir.
Ortak ve Belirleyici Noktaları
Eski zaman teröristleri Hariciler'den IŞİD'e, PKK'ya kadar bütün "Üçüncü Yol" olarak kendilerini sunan örgütlerin en bariz özellikleri kendilerini sistemin dışında alternatif sunmalarıyla beraber diğer tüm örgütlerin kendilerini dışındakileri de hain ve katli vacip görmeleridir ki Üçüncü Yol'u belirleyen de budur. Tüm sistemlere karşı olmanın yanında sadece kendisine dahil olanları korumak ve gerisini sistem dışı ilan etmek. Bir Harici için kendilerinden olmayanı İslam halifesi bile olsa öldürmek nasıl doğaldıysa bugün de IŞİD için aynı şey geçerlidir. Her ne kadar 5 vakit namazında misvakını cebinden düşürmeyen ehli sünnet bir Müslüman birisi mevcut ise, o şahsın oy kullanması, Üçüncü Yol'dan sapmasa bile sistemle en ufak temas haline geçmesi katlini vacip kılmaktadır. Bundan dolayıdır ki IŞİD oy verenleri, kimlik taşıyanları, sistemle en ufak ilişkiye geçmek isteyenleri kafir ilan ederek hedef tahtasına koyar. Birçok İslam müftüsü, Şii seyyidler veya standart Müslümanlar IŞİD eliyle bu nedenle katledilmiş, laik Müslüman ülkeler Dar'ül Harp görülerek cihat çağrıları yapılmıştır.
Aynı görüş PKK veya MLKP için de geçerlidir. Kürt bir polis memuru veya devlet bekçisi her ne kadar aynı milletten de olsa onların tabiriyle "Faşist TC" ile işbirliği yaptığından dolayı "Faşist işbirlikçi" veya "Türk burjuvasinin hizmetkarı" olarak adlandırılıp katledilirler. PKK'nın paravan örgütlerinden olup Türkiye'de kundaklamalarıyla bilinen Halkların Birleşik Devrim Hareketi(HBDH) terör örgütü de aynı mantığı takip ederek bir şahsın Türkiye'de tapulu aracı, evi veya fabrikası olduğu için "Faşizm İşbirlikçisi" ilan edilir, malları kundaklanır. Sistemin dışındakileri hedef tahtasına oturtmak bu bağlamda sisteme karşı gelişen eleştiriyle birlikte "Üçüncü Yol" görüşünü benimseyenlerin en belirgin niteliğidir.
Comments